Savaş gölgesi: Orta Doğu ve Ukrayna dosyaları
Kanada’nın Alberta’daki Rocky Dağları’nda yapılan G7 Zirvesi, üç günün neredeyse tamamını savaş başlıklarına harcadı. Programda iklimden yapay zekâya birçok madde vardı ama masaya ağırlığını koyan dosya Orta Doğu oldu. İsrail’in İran’a yönelik saldırıları, liderlerin gündemini anında kilitledi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Washington’dan açık bir onay almadan harekete geçmesi, zirvenin havasını değiştirdi. Diğer G7 liderleri, etkili baskıyı yalnızca ABD Başkanı Donald Trump’ın kurabileceğini düşünerek kapalı oturumlarda bu kanala yüklendi.
Risk ne? Bölgesel bir yangının büyümesi ve enerji piyasalarının dalgalanması. Boğazlar ve Hürmüz hattı üzerindeki belirsizlik, petrol fiyatlarına anında yansıyabilecek bir kırılganlık yaratıyor. Bu yüzden liderlerin ortak dili, “gerilimi düşürme” çağrısında buluştu. Ama ortak bildiriye İran’a yönelik sert ifadeler girince, Washington bu metne imza atmadı. Kulislerde hem İran paragrafının tonu hem de metnin ticaret bölümü nedeniyle ayrışma yaşandığı konuşuldu.
Zirvenin ikinci sıcak dosyası Ukrayna’ydı. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy 17 Haziran’da zirveye katıldı ve net bir talep sundu: Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatın 60 dolardan 30 dolara indirilmesi. Bu, Moskova’nın enerji gelirlerini doğrudan hedef alan bir hamle olur. Avrupa Komisyonu, enerji gelirleri, bankacılık kanalları ve askeri sanayi tedarik ağlarını hedefleyen yeni bir yaptırım paketi üzerinde çalıştığını liderlere anlattı.
Peki 30 dolar tavan ne değiştirir? Rus bütçesinin belkemiği olan petrol gelirlerinde sert bir kesinti hedefleniyor. Ancak uygulamada “gölge filo”, bayrak değişimleri, aracı şirketler ve sigorta oyunları devreye giriyor. G7’nin elindeki kaldıraçlar, denizcilik sigortası, tanker finansmanı ve liman erişimi. Tavanın altına düşen satışlara izin verilirken, üzerindekilere yaptırım tehdidi getiriliyor. Bu sistemi daha aşağı bir tavanla sıkılaştırmak, Hindistan ve Çin gibi büyük alıcıları nasıl etkiler? Bazı başkentlerde, piyasayı fazla sıkmanın arz şokuna dönebileceği kaygısı dillendirildi. Yine de Zelenskiy, “yarım önlem” yerine daha sert bir kesintinin Rusya’nın savaş kapasitesini bozacağı görüşünde ısrarcı.
Ukrayna dosyasında bankalara ve savunma tedarik zincirine dönük önlemler de konuşuldu. İkincil yaptırımların kapsamı, paravan şirketler ve üçüncü ülkelerle iş yapan aracı bankalar açısından kritik hale geliyor. AB kanadı, ithalat kısıtları ve teknoloji transferinin önünü kesen ihracat kontrolleriyle paketi genişletmeye niyetli. Ancak bu kadar geniş bir ağ örülürse, hukuki itirazlar ve ticari sürtüşmelerin artması da kaçınılmaz.
Zirvenin sahnesine kısa ama etkili bir çıkış da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan geldi. Kanada’ya geçerken Grönland’a uğradı ve Trump’ın daha önce kışkırtan açıklamalarına gönderme yaparak “Grönland satılık değil, alınamaz” dedi. Aynı kümede, “Kanada’yı 51. eyalet yapma” yönündeki çıkışlara da açık bir mesaj verdi. Sözlerin hedefi belliydi: Müttefik saygınlığı ve egemenlik hassasiyeti.

Ticaret savaşları: Trump’la bilek güreşi ve küresel yan etkiler
Zirvenin üçüncü büyük başlığı ticaretti. Trump’ın Çin’e ve müttefiklere karşı yeniden ısıttığı tarifeler, G7’nin iç uyumunu sarstı. İroni de buradaydı: Liderler “Çin kaynaklı tehditler” için birlikte hareket etmek isterken, aynı masadaki gümrük kavgaları ortak cephe inşasını zayıflatıyordu. Diğer liderler Trump’a şu mesajı verdi: Çin’e karşı etkin işbirliği istiyorsak, önce aramızdaki ekonomik anlaşmazlıkları çözmeliyiz. Bu yaklaşım, “Önce Amerika” çizgisiyle açıkça çatıştı.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “G7 ortakları arasında samimi bir tartışma ve aramızda istikrar ile öngörülebilirliği yeniden tesis etmemiz gerekiyor” diyerek tabloyu özetledi. Masanın ruhu buydu: Jeo-ekonomi ile jeo-politik birbirine geçmiş durumda. Savaşların maliyeti tedarik zincirlerini, enerji fiyatlarını ve kamu bütçelerini zorluyor. Üstüne bir de tarifeler eklenince, şirketler yatırım kararlarını ertelemeye, tedariklerini çeşitlendirmeye ve maliyetleri fiyatlara yansıtmaya başlıyor.
ABD’nin yeni tarife hamleleri, sadece Çin’den gelen malları değil, müttefik ülkelerden tedarik edilen kritik ürünleri de vuruyor. Çelik, alüminyum, batarya girdileri ve temiz teknoloji ekipmanları ilk bakışta öne çıkan alanlar. Avrupa ve Japonya, bu yükün orta sınıfı ve KOBİ’leri vurduğunu anlatan somut örnekler getirdi. Bir Alman otomotiv yan sanayi temsilcisinin verdiği rakamlar kulislerde dolaştı: Tek bir yüzde 10’luk tarife, bazı hatlarda kârlılığı sıfıra yakın bir çizgiye çekiyor. Benzer şikayetler Kore ve Meksika tarafında da vardı.
Zirve, davetli ama G7 dışı ülkelerden de yoğun katılım aldı: Hindistan, Ukrayna, Brezilya, Güney Afrika, Güney Kore, Avustralya, Meksika ve BAE. Birçoğu için ana gündem, tarifelerden kaçınmak ve istisna koparmaktı. Çünkü bir ülkedeki gümrük duvarı, diğer tarafta karşı önlemi tetikliyor. Bu da küresel üretim ağlarında zincirleme aksaklıklara yol açıyor. EV pazarında pillerden nadir toprak elementlerine uzanan geniş bir hammadde zinciri var; herkes kendi “yeşil sanayi”sini korumaya çalışırken, maliyetler yükseliyor ve geçiş gecikiyor.
Trump’ın masadaki uzun kolu, ikili pazarlıkları teşvik etti. Zirvenin ruhuna aykırı bir görüntü: Çok taraflı dayanışma vitrini yerine, ikili koridor görüşmeleri öne çıktı. Ortak bildirinin ABD imzası olmadan kapanması da bu tabloyu güçlendirdi. Üstelik sert İran paragrafı Washington’da kabul görmezken, ticaret dilinin de Beyaz Saray çizgisine uymadığı kulislerde konuşuldu. Böyle olunca, zirve bir “bütünleşik duruş” yerine “parçalı müzakere” fotoğrafıyla bitti.
Gelelim rakamlara ve muhtemel etkilerine. Eğer Rus petrolüne tavan 30 dolara çekilirse, Moskova’nın bütçe açığı büyüyebilir; ama bu, uygulamadaki kaçış yollarına ne kadar set çekileceğine bağlı. Sigorta ve denizcilik kısıtları sıkılaştırılırsa, gölge filo maliyetleri artar ve indirim baskısı derinleşir. Buna karşılık arzda keskin bir daralma yaşanırsa, küresel fiyatlar yukarı gidebilir ve hedeflenen gelir kaybı bir kısmını geri alabilir. Bu nedenle bazı G7 başkentleri, daha kademeli bir modelin riskleri dağıtabileceğini savundu.
Orta Doğu cephesinde, her yeni gerilim petrolün ve sigortanın primini kabartıyor. Enerji faturası artan Avrupa ve Asya ekonomileri, içerde enflasyonla mücadele ederken bir de jeopolitik şokların maliyetini taşıyor. Bu durum, merkez bankalarının faiz kararlarını ve bütçe disiplinini etkileyebilir. Tam da bu yüzden liderler, İran-İsrail başlığında tansiyonu düşüren ara formüller aradı; ancak sahadaki dinamikler kısa sürede siyaset üstü bir gerçeklik dayatabiliyor.
Zirvenin ev sahibi Kanada, gündemi birlikte tutmak için yoğun çaba gösterdi. Protokol sıkıydı, güvenlik üst seviyedeydi. Çalışma yemekleri uzadı, kapalı oturumlar sıklaştı. Yine de sonuç: Ortak hedeflerde yakınlaşma, yöntemlerde ayrışma. G7’nin önündeki soru net: Müttefikler, savaş ve ticaret sarmalında aynı anda iki cephede nasıl birlikte duracak? Alberta’da verilen fotoğraf, bunun kolay olmayacağını gösterdi.